Mekruh insan ne demek ?

Baris

New member
[Mekruh İnsan Ne Demek?]

Bir zamanlar, bir köyde birbirinden farklı iki karakter vardı: Arif ve Selma. Arif, her zaman çözüm arayarak hareket eden, mantıklı ve stratejik bir insandı. Selma ise duygusal zekâsı yüksek, insanları anlamaya ve empati kurmaya çalışan, ilişkileri ön planda tutan bir kadındı. Her ikisi de farklı bakış açılarına sahipti ama bir olay, ikisinin de hayatını derinden etkileyecek ve bakış açılarını sorgulamalarına neden olacaktı.

Bir gün, köyde yıllardır süren bir huzursuzluk vardı. Köylüler, köy meydanında toplanarak, “mekruh insan” diye tanımladıkları bir kişiyi konuştular. Ancak kimse, aslında “mekruh” kelimesinin ne anlama geldiğinden tam olarak emin değildi. Arif ve Selma, bu durumu merak ederek meydanda toplandı.

[Mekruh Kavramının Derinliği]

Arif, topluluğa seslenip, “Mekruh nedir?” diye sordu. Birkaç köylü başını sallayarak, “Mekruh, bizim gibi temiz kalpli insanlar için hoş olmayan, kaçınılması gereken bir davranış ya da kişidir,” dedi. Selma, daha sakin bir şekilde, “Ama bence ‘mekruh’ kelimesinin altında daha derin bir anlam olabilir. Bir insan, sadece davranışlarıyla değil, bazen toplumun ona yüklediği etiketlerle de ‘mekruh’ sayılabilir,” diye yanıtladı.

Toplumda, bazen insanların davranışlarını sınıflandırma eğilimi doğar. Tarih boyunca birçok insan, farklı nedenlerden dolayı “mekruh” olarak kabul edilmişti. Bu insanlar, belki de diğerlerinden farklı düşündükleri veya toplumsal normlara uymadıkları için bu etiketle damgalanmışlardı. Ancak, toplumun yargılarını sorgulamadan bu etiketlere teslim olmak, bazen yanlış anlaşılmalara yol açabilir.

[Toplumsal Bakış Açısı ve Cinsiyet Rollerinin Etkisi]

Bu noktada Arif, stratejik düşünme becerisini kullanarak konuyu toplumsal açıdan ele aldı. “Bir insanı ‘mekruh’ olarak nitelendiren toplumsal normlar nelerdir?” diye sordu. Selma ise empatik bir bakış açısıyla, “Evet, ama bu normları sorgulamak yerine, genellikle bireylerin varlıkları üzerindeki etiketler nedeniyle toplumdan dışlanmalarına neden oluyoruz,” diye karşılık verdi.

Günümüzde, birçok toplumda cinsiyet rollerinin şekillendirdiği bir bakış açısı var. Erkekler genellikle çözüm odaklı, mantıklı ve stratejik olmaları beklenirken; kadınlardan empatik, ilişkisel ve duygusal olmaları beklenir. Bu ikili rol, zaman zaman “mekruh” etiketini oluşturur. Bir erkek duygusal olarak ifade ederse ya da bir kadın mantıklı ve stratejik düşünürse, bazen toplum bu kişiyi dışlayabilir. Peki, bu durumda gerçekten “mekruh” olan kimdir? Toplum mu, yoksa birey mi?

[Arif ve Selma’nın Karşılaşması]

Bir akşam, köydeki herkes bir araya geldiğinde, Arif ve Selma bu sorularla ilgili daha fazla düşündüler. Bir köylü, Arif’e yaklaşarak, “Sen de mekruh bir insansın,” dedi. Arif şaşkın bir şekilde, “Neden?” diye sordu. Köylü, “Çünkü sürekli çözüm arıyorsun, insanların duygularını umursamıyorsun,” dedi. Arif, köylünün bakış açısının aslında çözüm odaklılığını yanlış anladığını fark etti. Ancak, köylülerin çoğu bu durumu hala, erkeklerin duygusal zeka eksikliği olarak görüyordu.

Selma, köylüye daha nazik bir şekilde yaklaşıp, “Bu etiketlerin ardında toplumun bir yargısı yatıyor. Belki de bazen duygusal anlamda zayıf olduğumuzu düşündüğümüzde, yanlış insanları ‘mekruh’ diye nitelendiriyoruz,” dedi. O an Selma, aslında “mekruh” etiketinin bazen kişiyi tanımadan ve gerçekten anlamadan verilen bir karara dayandığını fark etti.

[Kişisel Deneyimlerin Gücü]

Selma ve Arif, günler geçtikçe, birbirlerinin bakış açılarını daha iyi anlamaya başladılar. Arif, toplumun dışladığı “mekruh” olarak nitelendirilen insanların birçoğunun aslında duygusal ya da entelektüel açıdan derinlikli insanlar olduğunu keşfetti. Selma ise, kadınlar olarak bazen kendi duygularını öne çıkarırken, toplumsal baskıların onları duygusal olarak zayıf gösterdiğini fark etti. Bu durumun, “mekruh” gibi kalıp yargılarla sınırlanamayacak kadar karmaşık olduğunu düşündüler.

Birbirlerinin bakış açılarına daha fazla empati göstererek, köydeki diğer insanlarla da bu konuda konuşmalar yapmaya başladılar. “Mekruh” olmak, aslında bir insanın kimliğini yansıtmıyordu. Bu etiket, toplumun belli kalıplarını, değer yargılarını ve çoğu zaman da korkuları yansıtıyordu. İnsanlar, farklılıklarıyla değerli ve anlamlıydı.

[Sonuç: Duygusal ve Stratejik Bir Denklem]

Hikaye, toplumsal normların baskısına karşı durmanın, hem stratejik hem de duygusal bir yaklaşım gerektirdiğini gösteriyor. Arif ve Selma, farklı bakış açılarına sahip olmalarına rağmen, birbirlerinin değerlerini anlamayı ve toplumsal yargıların ne kadar dar bir perspektif sunduğunu fark ettiler. Mekruh olmak, sadece dışarıdan verilen bir etiket değildi. Asıl mesele, insanları anlamak, farklılıklarını kabul etmek ve bu farklılıkların toplumu nasıl dönüştürebileceğini görmektir.

Sizce toplumlar, “mekruh” etiketiyle hangi bireyleri dışlar? Bu etiketleri toplumsal normlar mı, yoksa kişisel önyargılar mı yaratır?
 
Üst