Kurultayda Son Sözün Hükümdara Ait Olması Nasıl Bir Meclis Olduğunu Gösterir ?

SULTAN

Global Mod
Global Mod
Kurultayda Son Sözün Hükümdara Ait Olması ve Bu Yapının Anlamı

Kurultay, Orta Asya Türk toplumlarında, özellikle de Göktürkler ve daha sonra Selçuklular ve Osmanlılar gibi Türk devletlerinde önemli bir siyasi ve hukuki organ olarak işlev görmüştür. Bu meclis, genellikle hükümdar, aristokratlar, askerî liderler ve önemli devlet adamlarından oluşan bir yapıya sahiptir. Ancak, kurultayın son sözünün hükümdara ait olması, bu tür bir meclisin yapısı hakkında belirli bir mesaj vermektedir. Bu makalede, kurultayda son sözün hükümdara ait olmasının, hükümdarın mutlak güç anlayışını ve geleneksel Türk hükümet modelindeki merkeziyetçi yapıyı nasıl pekiştirdiğini tartışacağız.

Kurultay ve Tarihi Konumu

Kurultay, Türk tarihinde devletin en yüksek karar organı olarak işlev görmüş ve hükümdarın en yüksek danışma organı olmuştur. Göktürkler döneminde, kurultay hükümdarın yönetiminde en önemli yeri tutan ve devletin ana stratejik kararlarını alabilen bir yapıdır. Ancak kurultay üyeleri, hükümdarın önerilerini tartışmakla birlikte, son sözü her zaman hükümdar söylerdi. Bu, devletin yönetiminde hükümdarın kesin ve mutlak bir otoriteye sahip olduğunu gösterir.

Kurultayın, hükümdarın yönetim anlayışını ve devletin merkeziyetçi yapısını nasıl şekillendirdiğine dair daha geniş bir çerçeve çizildiğinde, bu yapının temelde feodalizme dayalı bir yönetim anlayışından çok, monarşik bir yönetim tarzını simgelediği görülmektedir. Hükümdar, kurultayda tüm kararları sonlandırabilecek ve kendi iradesiyle yönetime şekil verebilecektir.

Son Sözün Hükümdara Ait Olmasının Anlamı

Kurultayda son sözün hükümdara ait olması, hükümdarın mutlak bir iktidara sahip olduğunu ve bu iktidarın tartışmasız bir şekilde kabul edildiğini gösterir. Bu, devletin yönetiminde halkın ya da toplumun diğer gruplarının aktif bir şekilde rol almadığı, tüm kararların tek bir otorite tarafından alındığı bir yönetim modelini simgeler. Bu durum, hükümdarın karar alma süreçlerinde en üst düzeydeki yetkiye sahip olduğunu gösterirken, halkın ya da kurultaya katılan diğer grupların bu süreçteki etkinliğini sınırlı tutmaktadır.

Hükümdarın son sözü söyleme yetkisi, aynı zamanda devletin güçlü bir merkezi yapıya sahip olduğunu ve bunun, toplumun çeşitli tabakalarının bir arada uyum içinde varlığını sürdürmesi için gerekli olduğunu düşündüğünü de ortaya koyar. Bu, devletin güçlü ve kararlı bir şekilde yönetilmesi gerektiğine dair bir inançtır.

Kurultayın İşleyişi ve Hükümdarın Rolü

Kurultay, sadece hükümdarın kararlarını onayladığı bir organ olarak değil, aynı zamanda hükümdarın politikalarını şekillendiren ve devletin stratejik yönlerini belirleyen bir yapı olarak da işlev görmüştür. Ancak, kurultay üyelerinin hükümdara karşı söyledikleri sözlerin, uygulamada hükümdarın nihai kararını etkilemediği bir durumu anlatır. Bu da kurultayın hükümdarın gücünü pekiştiren, ondan bağımsız hareket edemeyen bir yapı olduğunu gösterir.

Kurultayın bu şekilde işlediği durum, genellikle devletin bekasının korunması ve dış tehditlere karşı güçlü bir savunma yapabilmesi için gerekli bir durum olarak savunulmuştur. Hükümdarın son söz hakkına sahip olması, dış politikada ya da içki uyumunda izlenecek yolların net bir şekilde belirlenmesini sağlar.

Bu Yapının Meclis ve Demokrasi Anlayışıyla İlişkisi

Kurultayda son sözün hükümdara ait olması, modern demokrasi anlayışı ile karşılaştırıldığında bir hayli farklıdır. Bugünkü anlamıyla bir meclis, çeşitli siyasi grupların temsilcilerinin özgürce görüş belirttikleri, kararların çoğunluk oyuyla alındığı bir yapıyı ifade eder. Ancak, Orta Asya'daki kurultaylar, daha çok hükümdarın tek yetkili olduğu bir danışma organıdır. Kurultayda hükümdarın iradesi, nihai olarak toplumun iradesine karşı üstün gelir.

Bu durum, aynı zamanda devletin yönetiminde halkın ya da daha geniş bir toplum kesiminin etkisinin sınırlı olduğu, karar alma süreçlerinin merkezi bir yapıya dayandığı bir devlet anlayışını yansıtır. Örneğin, Orta Çağ’daki feodal monarşilerde de benzer bir yapı söz konusudur. Feodal sistemde hükümdar, kararları tek başına alır ve diğer tüm sınıfların ya da halkın rızasını almak zorunda değildir.

Sonuç ve Değerlendirme

Sonuç olarak, kurultayda son sözün hükümdara ait olması, söz konusu yapının güçlü bir merkeziyetçi monarşiyi ve hükümdarın mutlak yetkisini simgelediğini gösterir. Bu tür bir meclis yapısı, devletin güçlü bir yönetimle, kararlı ve hızlı bir biçimde yönlendirilmesine olanak tanımaktadır. Ancak aynı zamanda bu tür bir yapı, halkın ya da toplumsal grupların yönetime katılımını sınırlayarak, demokratik bir işleyişin dışında kalır.

Kurultaydaki bu yapı, dönemin şartlarına uygun olarak devletin güçlü bir şekilde yönetilmesini sağlamak için tasarlanmış olsa da, modern yönetim anlayışlarında, halkın katılımı ve çoğulcu bir yapı daha ön planda yer alır. Dolayısıyla, kurultayın hükümdara ait son söz hakkı, tarihsel bağlamda anlamlı ve işlevsel olsa da, çağdaş siyasi sistemlerde bu tür bir yapı çoğu zaman eleştirilmektedir.
 
Üst